hesabın var mı? giriş yap

  • 27 kasım 2006'da yayınlanan telegol özel programında sarfedilen laftır ki, futbol eksperi, insan sarrafı müthiş şahsiyet adnan aybaba'ya aittir. cihan oskay'ın fenerbahçe aleyhine yönelttiği şike iddialarının ardından yüzünde beliren şaşkınlık ifadesini bastıramayan aybaba, serhat ulueren'e dönüp, şimdiden klasikleşmiş olduğuna inandığım bu muhteşem cümleyi söylemiştir: "vay anam vay neler dönmüş serhat ya?"
    kahvede miyiz lan?
    (bkz: cihan oskay/#10314179)

  • türkik boylarla ilişkileri aşağıdaki gibi tanımlanabilecek ulus.

    - "macarların kökeninin ne olduğu, nerelerden geçerek geldikleri sorunu tarihçileri her zaman şaşırtmış, çaresizlikler içinde bırakmıştır. bazı tarihçiler buna, "tarihin en karanlık bilmecelerinden biri" demektedir.

    kökleriyle ilgili tam olarak bildiğimiz tek şey, finlerle akraba oldukları, dillerinin de fin-uygur dil grubuna girdiğidir. aynı gruba, uralların ormanlık yörelerinde yaşayan vogullar ile ostyaklar da girmektedir. demek ki, başlangıçta macarlar, içinde yaşadıkları slavlardan da, türklerden de ayrı bir topluluktur. bu durum da bugüne kadar etnik bir bilmece olagelmiştir. modern macaristan'ın, öteki ülkelerden farklı olarak, komşularıyla dil bağlantıları yoktur. tek yakınları, kendilerinden pek uzakta yaşayan finler gibi görünmektedir."

    - "hristiyanlığın başlangıç dönemlerine kadar uzanan, bilinmeyen bir tarihte, bu göçebe kavim, urallar yöresindeki yerinden batıya doğru kovalanmış, stepler arasından güney-batı doğrultusunda ilerlemiş, sonunda don ve kuban nehirleri arasına yerleşmiştir. böylelikle, daha hazarlar (türkik bir boy) güçlenmeden önce onlara komşu olmuşlardır. macarlar bir süre yarı-göçebe bir topluluğun federasyonu içinde yaşamışlardır. bu topluluk, onogurlar (on ok ya da on kabile) olup, hungarian sözcüğünün de "onogur"un slavlaşmış hâli olduğu öne sürülmektedir."macar" ise, bu halkın kendini bildi bileli kendisine verdiği addır."

    - "macarlarla hazarlar arasındaki ilişkiler yüzyılı aşkın bir süre oldukça yakındı ve özellikle iki olay, macar ulusu üzerinde bir daha silinmeyecek izler bıraktı.

    bunlardan birincisi, hazarların macarlara bir kral vermesi oldu. bu kral, ilk macar hanedanını kurdu, ikinci olay ise, hazar kabilelerinin macarlar arasına karışıp onların etnik özelliğini büyük ölçüde değiştirmesidir.

    birinci olay, constantine'in de administrado imperio'sunda anlatılmakta, verdiği adlar, macar kronolojik sıralamasında da geçtiği için belgelenmiş sayılmaktadır. constantine bize, macarların eskiden -yani hazarlar işe karışmadan önce- bir kralları bulunmadığını, yalnızca kabile başkanlarının olduğunu söylemektedir. hazarlar tarafından seçilen arpad, macarların fetihlerinde önemli rol oynamış bir kraldır. sülalesi 1301'e kadar tahtta kalmıştır. macar çocuklarının okula başlar başlamaz öğrendiği ilk adlardan biri onunkidir.

    ikinci hazar etkisi ise macarların ulusal özelliği bakımından daha da önemli sayılmaktadır. constantine'in bize söylediğine göre bilinmeyen bir tarihte hazar ulusunun bir bölümü yöneticilerine karşı ayaklanmıştı. isyancılar üç kabileden oluşuyor ve kavar (ya da kabar) diye anılıyordu. hazarlarla soydaştılar. yöneticiler onları yendi, isyancıların kimi öldürüldü, kimi de ülkeden kaçarak macarlarla birlikte yaşamaya başladı. birbirleriyle dost oldular. macarlara hazarların dilini öğrettiler. kabarlar, o günlerde hâlâ hazarcanın aynı lehçesini konuşuyor, ama macarların dilini de biliyorlardı. çok iyi savaşçı oldukları için, sekiz kabilenin en yiğidi ve savaş önderi oldukları için, macar kabilelerinin birincisi olarak seçildiler. kabileleri üç gruptan oluşur ve bunlardan biri önder grup durumundadır. constantine her bilgiyi noksansız vermek amacıyla bundan sonraki bölüme kavar ve macar kabilelerinin listesini vererek başlar. listenin başında hazarlardan ayrılan ilk kabile vardır. kendisine "macar" diyen kabile ancak üçüncü sırayı alabilmektedir."

    http://en.wikipedia.org/…i/de_administrando_imperio
    http://en.wikipedia.org/wiki/kabar
    http://en.wikipedia.org/wiki/árpád

    - "tarihe geçen bu olaylar dizisi macarların kökeni konusunda bugünde süren tartışmaların çıkış noktası gibi gözükmektedir.

    örneğin john bagnell bury şöyle demektedir: "bugünkü macarcanın karışık niteliğinin ve macarların etnik kökenleri konusunda birbirinden çok ayrı iki tezin bulunmasının nedeni de yine budur."

    toynbee ise, "macarlar çoktan beri çift dil kullanmıyorlar, ama devletlerinin ilk günlerinde kullanıyorlardı." diyor. "bunun böyle olduğu hazarların dili olan türkçenin çuvaş lehçesinden alınmış iki yüz kadar sözcüğün tanıklığıyla doğrulanmaktadır." "

    (bkz: çuvaşca)

    - "macar tarihi ix. yy.'ın sonlarına doğru yeni bir göçebe kavimin ortaya çıkıp kovalamaca oyununa katılmasıyla değişti. bunlar peçeneklerdi.

    ix. yy.'ın sonlarına doğru peçeneklerin başına pek sık rastlanan bir felaket geldi. doğudaki komşuları oğuzlar tarafından vatanlarından sürüldüler. oğuzlar da, orta asya dağlarından kopup batıya yönelen, ardı arkası gelmez türk kabilelerinden biriydi. peçenekler kovalanınca, hazarya'ya yerleşmek istediler, ama hazarlar onları geri püskürttü.

    peçenekler batıya doğru yollarına devam ettiler, don nehri'ni geçip macarların topraklarını zapt ettiler. macarlar da, bu yüzden daha batıya kayarak dinyeper ile sereth nehirleri arasındaki alana yerleşmek zorunda kaldılar. buraya etel-köz, yani "iki nehir arası" diye ad takılmıştı. 889 yılında oraya yerleştiler, ama 896'da peçenekler yeniden saldırdı. bu kez tuna bulgarlarıyla işbirliği yapmışlardı. macarlar da, bunun üzerine, bugün macaristan'ın kurulduğu bölgeye çekilerek oraya yerleştiler."

    - "862 yılında macarlar, doğu frank imparatorluğu topraklarını yağmalamışlardı. yani bir yüzyıl boyunca avrupa'yı titreten vahşi saldırıların ilkini onlar gerçekleştirmiştir. öte yandan, slavların havarisi aziz kiril'in 860 yılında bir macar grubuyla karşılaşmasının korku verici hikâyesi kendisinin notlarından bilinmektedir. hazarya yolunda ilerleyen aziz, bir gün dua etmekteyken, macarlar, kurtlar gibi uluyarak saldırır. azizi bu güç durumdan zorlukla kurtulmuştur."

    http://en.wikipedia.org/wiki/saint_cyril

    - "macarlar akıncılık alışkanlığını ix. yy.'in ikinci yarısında edinmiş gibi görünmektedir. bu zaman, hazarlardan kan nakli yaptıkları zamana rastlamaktadır. demek ki, bu işlemin, iyi ve kötü etkileri bir araya getirilmiş olabilir. kabarlar "daha savaşçı ve daha yiğit" kişiler oldukları için baş kabile durumuna gelince, herhalde serüvenci ruhlarını macarlara da aşılamışlardır. böylelikle macarlar, kısa zamanda avrupa'nın kabusu hâline gelerek, daha önce hunların doldurduğu yere geçmişlerdir."

    - "macar ulusunun çoğunluğu, fin-uygur ırkından olanlardi. bunlar barışçı ruhlu, tarımla uğrasan kişilerdi. tuna'nın batı yamacındaki topraklara yerleşmiş,yaşıyorlardı. alföld ovası 'nda ise, göçebe bir topluluk olan kabarlar yaşamaktaydı. kabarlar gerçek türklerdi. hayvan yetiştiriyor, ata biniyor, dövüşüyorlardı. ordunun ve ulusun güçlü bir unsuruydular, işte constantine'in yapıtında "macar kabilelerinin ilki" diye onurlu bir yer kazanan ırk bunlardı. bundan sonra gelen yarım yüzyıl boyunca avrupa'nın büyük korkusunu oluşturanlar gerçekte kabarlardı.

    bununla birlikte, macarlar, etnik kimliklerini korumayı yine de bildiler. "altmış yıl süren aralıksız akınların ve savaşların acısını çekmek yine kabarlara düştü. sayıları bu savaşlar nedeniyle bir hayli azaldı. öte yandan gerçek macarlar, onlara oranla daha barış içinde bir yaşam sürebildikleri için, sayıca arttılar." çift dil dönemi bittikten sonra kendi fin kökenli dillerini sürdürerek, germen ve slav dilleri konuşan toplumların ortasında yaşadıkları halde, kendi dillerinden kopmamayı başardılar."

    - "yeni yurtlarına yerleşebilmek için macarların daha önce burada yaşayanları yerlerinden çıkarmaları gerekiyordu. orada daha önce oturanlar ise, moravyalılar ile tuna bulgarlariydı. onlar yaşadıkları bölgeyi terkederek bugün yaşadıkları yerlere göçtüler. öteki slav komşuları, yani sırplar ve hırvadar zaten oradan uzaklaşmış bulunuyorlardı. yani ta uzaktan başlayıp buraya kadar etki yapan zincirleme bir dalga gibi, ural dağları'ndan gelen oğuzların peçenekleri kovalaması, peçeneklerin macarları kovalaması, macarların bulgarları ve moravyalıları yerlerinden etmesiyle modern çağın orta avrupa haritası da yavaş yavaş biçimlenmeye başlamış oldu."

    ana kaynak için:
    (bkz: arthur koestler)
    (bkz: on ucuncu kabile)

    işin ilginç tarafı tarihin döngüselliği içinde türkik boy ve devletlerle macarların serüveni pek çok kez daha kesişecektir. örneğin macarların avrupaya sürüklenmesinde başrolü oynayan peçenekler (kıpçaklar) 200 yıl kadar güney slav kavimlerine hükmettikten sonra 13.yy'da büyük moğol istilasından kaçarak macaristana girmiş ve karşılıklı mücadeleler sonrası macarlara tabi olarak 12.yy'dan itibaren avrupanın önemli bir gücü haline gelen macarlara güç katmışlardır. bugün de dil ve kültürlerini büyük oranda koruyan bu kıpçak-kuman boyları macaristanda varlılarını sürdürmekte kuman soyadı macarcada sıklıkla kullanılmaktadır.

    daha dramatik bir gelişme ise avrupada merkezi bir kara gücü olma özelliğini tüm orta çağ boyunca sürdüren macarların 14 ve 15.yy'larda müslüman türk osmanlılara karşı avrupa'nın tek büyük organize gücü olarak mücadele etmeleridir. zira o dönemde avrupa'da yeterli büyüklük ve donanımda sürekli ordusu bulunan tek güç macarlardır.

    (bkz: ikinci kosova savasi)
    (bkz: belgradın fethi)
    (bkz: mohac meydan savasi)

    ayrıca:
    (bkz: macarlar hristiyanlasarak turkluklerini unuttular)
    (bkz: macar turancilari)

  • türk televizyonlarının unutulmak istenen ama unutulamayan adamı savaş ay production gururla sunar,

    bir kaç ay önce atv ana haber'in "savaş ay oradaydı" adlı bölümünde savaş ay'ın narkotik ekibiyle terör bağlantılı bir şebekeye baskın yapmaya gitmesi, polislerin kapıyı kırmalarını ve savaş ay'la birlikte içeriye girmelerinin kameraman tarafından evin içinden görüntülenmesi..

  • (bkz: amerika birlesik devletleri)

    kesinlikle tek gecerim... yani hakikaten gormemis turk insaninin cep telefonu manyakligi, ya da yedi bin taksikle plazma tv alan asgari ucretli vatandasimiz filan halt etmis bu ulkedeki gereksiz tuketimle kiyaslayinca. izninizle bir kac ornek vermek istiyorum, artik memleketin haline sukur mu edersiniz, sinirden kendinizi mi sikersiniz ben orasini bilemem.

    bu memleketteki bazi havayollarinin ucaklarinda skymall denilen bir alisveris dergisi oluyor. zaman zaman sattiklari urunlere bakip gozlerime inanamiyorum, sinirden kendimden geciyorum. bu kadar gereksiz, bu derece luzumsuz bu abuk seyleri kimler aliyor, bunlari yapan sirketlerin cirosu nedir meraktan catir catir catliyorum. en nadidelerini sizin icin -ve de epeyce ugrasarak- sectim:

    - evcil heyvanlar icin merdiven: ev heyvaniniz yazik, mobilyalara filan daha rahat tirmansin ve insin diye ozel olarak dizayn edilmis. yumusacik ve yikanabilir kilifi var hem de.
    eee hayvan sahibine benzer, tembel amerikali’nin hayvani da kendisi gibi tembel demek ki oyle bi hoplayista kanepeye filan cikmaktan aciz. fiyati uc basamaklisi icin 79.95’ten baslayip alti katli olan modelinde 159.95 dolar. hayir alti katli merdivenle heyvan nereye tirmanacaksa, tavanin boyasini mi yaptiracaksin hayvana, nedir ki derdin???
    bunun bir de rampa da olabilen versiyonu var, uc katlisi 199.95 dolorese.
    daha gelismis bir modeliyse heyvanatinizin arabaya daha rahat inip binmesine yardimci olacak bir rampa ki fiyati 119.00, kusuratsiz guvenli alisveris.

    - cocuklar icin dokunmatik ekranli atm makinesi: velediniz parasini idareli kullansin diye uretilmis, tasarruf hesabinda 1000 dolara kadar para tutabiliyormus. o yasta o kadar parasi olan cocugu ben cok pis doverim kardes dedirtiyor kendisi.
    hayir yani gunluk, aylik limit filan koysa gene belki anlayabilirim de cocuk istedigi zaman gidip cekecekse ne farki var ki yastiginin altina koymasindan o parayi… onu gectim, cocuga para idaresi oyle ogretilmez birader. verirsin bi bakkalin ya da tamircinin yanina cirak, sonra da dersin ki bana bak kendi masraflarini buradaki haftaligindan cikaracaksin. budur cocuga para egitimi vermek!
    cocuguna kiyamayan yuppie anne-babalar icin fiyati: cok ucuz, 69.95, hele ki dolarin degerinin gun be gun dustugunu dusunecek olursaniz...

    - evet en muhtesem aletlerimizden birine geldik... gps’li it iz surme sistemi (valla bu kadar cevirebildim, orjinali: the gps dog tracking system): adindan da anlayacaginiz gibi kopeginizin boynuna takilan verici sayesinde kendisini takip etmenizi sagliyor, aletin fiyati 199.95, ancak her sene ureticiye 179.88 amerikan dolari olan ucreti de odemeniz gerekli heyvancagzi takip etmek icin.
    tabii ki beni en sasirtan kismi kimin kopegini zart zurt ortaliga saldigindan ziyade neden sistemin illa ki kopekler icin uretildigi. yani kedi sahipleri olarak cok fena magdur durumdayiz, neden bizim ihtiyaclarimizi goz onunde bulundurmuyor bu firmalar, oha filan oluyoruz, cok uzuluyoruz, devlet buna bir sey yapsin, olmaz boyle rezale kardesimmm.

    - simdi her eve lazim bir baska guzide urunumuz var sirada... mangal damgalama demiri!!! (barbecue branding iron)
    yuzyilimizin son bulusu olan bu urun sahsa ozel uretiliyor, uzerine isminizin cisminizin (mezun oldugunuz okul da olurmus ama o zaman fiyat biraz artiyor) bas harfleri ozenle isleniyor, siz de daha sonra evinizde mangal neyin yaptiginizda bunu etlere carttanadak basiyorsunuz ki misafirleriniz asciliginizla ne kadar gurur duydugunuzu gorsunler!!! yalniz tek canimi sikan tarafi en fazla uc harf basiyorlar demire, benim gibi soylu ve sekiz gobek ada yedi soyadina sahipler icin ne gibi cozumler uretecekler, bekleyip bir sonraki sayida gorecegiz.
    $79.95

    - kablosuz hava durumu raportoru (forecaster demisler ama ben bal gibi de biliyorum hava durumunu aletin degil meteorologlarin tahmin ettigini, boyle cevirdim o yuzden): 99 dolores.
    anlayacaginiz gibi el kadar bir alet, her an abd’nin 150 ayyri sehrindeki hava durumunu cattadanak ogrenebiliyorsunuz, boylelikle hava kosullarini ogrenmek icin koca laptop’u sirtlanmaniza gerek kalmiyor, kankinizin yasadigi sehri kar firtinasi basanda telefona sarilip hahahahaaa orda gotun donuyor galiba biz burda sortla tisortle geziyoruz diye hava atabiliyorsunuz.

    - bir favori daha: “en sonunda saklamak zorunda kalmayacaginiz dekoratif kedi kumu kutusu” sloganiyla pazarlanan koca bir saksidaki devetabani kiliginda, saksinin icinde kedinin girip cikabilecegi delik bulunan nesne!
    kardesim…? kim o evinin salonunun ortasina kedi kumu doseyen zeki insan modeli, allah rizasi icin tanimak tanistirmak istiyorum… hadi kedinin cisini bokunu gozlerden sakladin, koku olayini nasil cozeceksiniz, sizin ya da nezih misafirlerinizin koku alma duyulariniz yok mu? olmasa bile, kim sicirtir lan kediyi salonunun ortasina???? bacim biraderim gelse sicirtmam ben... baska nerelerinize sicirttiriyorsunuz abicim kedilerinizi siz???
    bedeli: 129.95 arti 15.00 (nakliyesi icin) yeni amerikan dolari.

    - son olarak: evi, ocagi, tomatesleri bakteri, mayt ve viruslerden temizlemeye yarar nano-uv asasi!
    aslinda tip olarak oldukca karizmatik bir alet, isin kilicina benziyor, mavi mavi de isiklar saciyor filan… annemi hayal edebiliyorum mesela almis eline bunu evin saginda solunda salliyor. yok, temizlik hastasi oldugundan degil, hafiften bir darth vader karizmasi var hatunda, o bakimdan. alti yasimdayken “senin annen benim” diye gurlemisti bir altin gununde, hala hatirladikca tuylerim diken diken olur.
    bu saglikla temizlikle ilgili seylerde pek yorum yapamiyorum, ne bileyim ciddi allerjileri olan insanlar icin elzem olabilir. fekat uc haftadir bulasik yikamaya usendigimden cips, peynir ve hamburgerle beslenip kuflu bardaklardan kahve icen benim gibi bir insan 100 yil da yasasa ihtiyac duymaz sanki boyle bir seye…
    fiyat: 159 kusuratsiz dolar. pinti titizlerimiz icin cep telefonuna benzer bir versiyonu var, koltuk, yatak, diyarbakir karpuzu filan dezenfekte edecekseniz biraz zorlanirsiniz, amma velakin epey kara gecersiniz, kendisi 80 dolar sagggdece.

    bundan haftalar once stumbleupon’da bir habere denk gelmistim, basligi “chinese factory worker can’t believe the shit he makes for americans”ti. sonuna kadar okudm haberi. gel gor ki son paragraflara gelince hafiften killandim, bir abukluk var bu iste diye... bir de baktim megersem the onion’danmis haber. basliktaki shit kelimesinden bile suphelenmemisim yani o derece. simdi yani bu sirf benim malligimdan kaynakliyor olabilir mi, allaseniz su yukaridaki orneklere soyle bir goz gezdirin de deyiverin.

  • thy veya anadolu jet'in web sayfalarından bilet bakıyorsunuz diyelim, tarihi seçtiniz, baktınız, tamamen örnek veriyorum 59 lira promosyon bilet. "dur bi de başka saate bakayım" deyip geri döndünüz, beğenmediniz, 59 lirayı alayım lan dediniz, girdiniz bi baktınız aaa o 59'luk promosyon sınıfı "dolu" gözüküyor.

    panik yapmıyorsunuz.

    tarayıcınızı kapatıyorsunuz. chrome ile girdiyseniz internet explorer'ı açıyorsunuz, girip aynı işlemi yapıyorsunuz 59 liraya biletinizi alıyorsunuz. bu çakallık ile en az 10 kez karşılaştım. yemezler. yemeyin.

    düzeltme: seçili biletin / koltuğun x dakika saklı kalması neticesinde dolu göründüğüne dair mesajlar alıyorum. yukarıda bahsettiğim şey 1-2 haftalık bir olay değil. yani önümüzdeki hafta şuraya gideyim deyip yaşadığım bir hadise değil. ben il dışında yüksek lisans yaptım, haliyle her dönem asgari 8 kere gidiş dönüş bileti aldım, 8 dönem de yüksek lisans yaptım. ve bunu hemen hemen her seferinde yaşadım. dönem başında 8. haftanın biletlerine bakarken de yaşadım, millerimle ödül bilet alırken de yaşadım. daha komiği ekonomi sınıf için gereken milin yarısı mille sınırlı businnes class bilet aldım. usta bunların yalnızca 1 tane mi promosyon koltuğu var? ve ne yazık ki başka kişilerin de başına geldiğine dair mesajlar alıyorum.

    ve debe editi:

    şiiri sevin, kimseyi incitmeyin. (bkz: #44015756)
    murathan özbek'i şimdiden bilin (bkz: #46266564)

  • bu ne lan bunlar gercek insan mi? hani senin benim gibi yasayan, nefes alan, konusan, dusunen falan. korktum.
    dedirten videodur.

    edit: ben tusuna tikladigimda en cok begenilen entry'lerimden birinin bu olmasini sindiremiyorum. bu sozluk'te onemli olan, anladigim kadariyla, yeni bir baslik acildigi zaman ona ikinci veya ucuncu entry'i girerek kisaca laf sokabilmek olmus.

  • az önce, uyanmadan önce iki farklı rüyada can çekişirken gördüm.
    hayırlısı neyse o olsun.

    yıllar sonra gelen edit: demek hayatta kalması daha hayırlı imiş.

  • size göre zulüm 1938'te son bulmuş ama kuyruk acısı 77 yıldır devam ediyor anlaşılan.

  • deplasman tribununde 8 kisi var. farkli yerlere oturmuslar. lan insan bari sohbet eder sen kiev'in neresinden diye

    debe editi: senin anıtkabirin olmayacak, her sene öldüğün gün ve saatte saygı duruşu olmayacak sen sadece öleceksin.. daima yaşasın mustafa kemal atatürk ilke ve inkılapları.

  • "atatürk, fevzi çakmak'a bile o üniformayı çıkar sonra siyasete gir demiş. o komutan fevzi çakmak'tan daha mı kahraman" dedi. helal olsun.

  • birine soyunmak ve onunla seks yapmak basit, insanlar bunu birbirine her zaman yaparlar. ama birine ruhunu açmak, ona hayallerinden, korkularından ve düşüncelerinden söz etmek ve onun hayatına tamamen karışmak, işte gerçek çıplaklık budur.
    hayatı stressiz ve de huzurlu yaşamak istiyorsanız çıplak olun...

  • adam resmen gözümün önünde tayyip erdoğan'a dönüştü. soru soran da fetöcü oldu. gelen insanlara da hakaret etmiş. ya bununla bize sürtük diyen adamın ne farkı var!

    edit: (bkz: fay hattının kırılması allah'ın iradesiyledir)

    edit2 : ya amk bana yok adam hakan şükür ile alakalı twit atmış yok ceza almış fetöye yardım yataklıktan diye yazıp durmayın amk. adamın cezasını varsa almış çekmiş. adam senin fetö ile bağlantı var diye şimdiki zaman fiili ile suçluyor. sanki kendisine soruyu fetö sorduruyormuş gibi kafanız mı güzel! bu memlekette işine gelmeyeni terörist ilan eden onların maşası diye linç ettiren bir parti genel başkanına sahip zaten ikincisine hiç gerek yok. ayrıca adam koca salona hakaret ediyor insanlara bağırıyor çağırıyor. siz halen adam haklı bak dosyası varmış önceden ceza almış diyor. o fetö soruşturmaları bağımsız yargı tarafından yapılsaydı görürdünüz kimler kimler ceza alıyor kimler almıyor.