hesabın var mı? giriş yap

  • kabala ibranice'de "alinan (kabul edilen) gelenek", kulaktan agza, mursitten muride gecen ogreti anlamina gelir. bunun esas sebebi yazili olmayan gizli bir ogreti olmasina dayanmasidir. zamanla yazili şekle dokulmesi, esas eserlerinin kaleme alinmasi ogretinin koruyuculari tarafindan kasitli bir şekilde kademe kademe bir tarihsel gelişim icersinde gizlilikten aciga cikarilmasina dayanir. kabala esas olarak ezoterik bir ogretidir ve diger ezoterik ogretilerle ortak ogeler paylaşmaktadir. mensei mechuldur. kimi onu hz. adem, ibrahim veya musa'ya indirilen ve emanet edilen bir ogreti olarak gorur. kimi de menseini misir veya keldani gizemlerinde arar, zira tevrat ve diger eski ahit kitaplara gore israilogullari uzun sure gerek misir'in, gerekse de babil'in boyundurugu altinda esaret yaşamişti. kabalistik ogretilerde ilk fark edilen şey yahudi dininin dar kaliplarini zorlamasidir. kabala misir hertmetizmi gibi evrensel ogeler taşimaktadir. yahudilerin kutsal kitaplari incelendiginde cogu tarih ve yaşamin her safhasina mudahale eden siki kurallardan oluşmuştur. ezoterik ogretilerin ortak ogeleri: metafizik spekulasyonlar, icsel tanrisallik, ruhsal aydinlanma ve gelişme gibi kavramlara pek yer yoktur. oysa, tam tersine bu tur ogeler kabalanin esas konusunudur. kabalistler, ortodoks inanişlara olan celişkileri başarili bir şekilde gidermişlerdir ve ogretilerinin kutsal kitaplarda sakli oldugunu bildirmişlerdir. bu fikirlere meşruluk kazandirmak icin bazi sifrelerle tevrat ve diger kutsal kitaplardan gizli anlamlar cikardilar.

    daha fazla bilgi icin: (bkz: hermetics) http://www.hermetics.org/

  • hayatımın net 20 senesinde bu adam için canımı verirdim ben.. öyle laf olsun diye değil hem de.. ciddi ciddi.. her şeye rağmen savundum kendisini.. beni galatasaraylı yapan, en mutlu, en mesut anlarımdaydı hep.. tüm çocukluğumda ve gençliğimde odamda posteri vardı.. ve benim her gece uyurken son gördüğüm, her gece uyandığımda ilk gördüğüm adamdı.. kralımdı..

    neler demedim ki onun için

    " şüpheye yer birakmadan türk futbolunun en büyük futbolcusu.. " #10906573
    "bugun gurur duyma günüdür.. türk futbolu bir kitap olsa, en büyük bölümü olacak olan hakan şükür'ü kendi gözlerimizle izleyebildigimiz için. " #13345489

    ve daha nice şey yazılmış tarafımdan kral için..

    sonra bir gün geldi, ben sandım ki uğruna can verebileceğim insan, ben biber gazı yerken, joplanırken yahut tomanın önünde sürülürken bana sahip çıkar.. ben sandım ki kralım yalnız komaz beni.. "etmeyin çocuklara" der.. twitterdan kendisine "kralim canımız acıyor durdur bunu" dedim.. sesim ancak ona yetiyordu çünkü.. hiç umursamayip, engellediğini farkettim sonra..

    ben hayatimda hiç bu kadar üzüldüğümü hatırlamıorum.. babamın kalp krizi geçirdiğinde bile bu kadar şiddetli çıktığını hatırlamıorum gözyaşlarımın.. tüm çocukluğum, tüm gençliğim öldü bugun.. tüm sevinçlerim, tüm gururum berhava oldu.. tükenmiş bitmiş hissediorum kendimi..

    değer miydi be kralim? yapilir miydi bu? hiç bir şey beklemedim ben seni severken.. hiç bir şey istemedim senden.. bu muydu yapacağın? aşkolsun sana.. aşkolsun..

  • ctrl+sayı yapınca sekmeler arasında direkt geçiş yapabiliyormuşuz lan !

    mesela diyelim ki tarayıcıda 6 tane sekme açık. ctrl+tab yapa yapa keklik gibi sekmek zorunda değilmişiz. ctrl+4 yapıp direkt 4. sekmeye atlayabiliyormuşuz misal.

    vay anasını ?!'^+%&/(

    edit: ya bir de birisi bir zahmet, üzerinden günler ve sayfalar geçmiş olmasına rağmen nasıl görülüp de hala oylandığını söyleyebilir mi ?

    edit 2: izah ettiler. sayfa başına entry sayısını artırınca görülebiliyormuş.

    edit 3: ikinciden daha önemli sebebi varmış. bizim entry şükelaya düşmüş ya lağğn ! sözlüğü ilk açtığınızda karşınıza çıkan entryler var ya onlardan olmuş. bi bana denk gelmedi sanırım :/

    edit 4: aslında elimin kayması sonucu ortaya çıkmış bir rastlantıyla keşfettiğim ve fekat ilk yazdığım günden beri şukulara doyamayan bu entry sözlük zamiamıza kutlu, mutlu ve mübarek olsun !

    edit 5: adam yazmış beyler >>> (bkz: #44980033)

  • podolski ile kıyaslayanlar olmuş. şahsen bir galatasaraylı olarak ben hiç düşünmeden podolski derim. çünkü düşünürsem nani derim.

  • hasan ali yücel'in hatıralarını okurken öğrenilen bilgidir.

    yücel'in milli eğitim bakanı olduğu sıralarda bir dilbilimci onu ziyaret edip gün isimlerinin türkçe olmadığını bunları değiştirmek gerektiğini söylemiş.

    pazar, pazartesi, çarşamba, perşembe kelimelerinin farsça;

    cuma ve cumartesinin arapça;

    salının türkçe,

    olduğunu söylemiş ve bu durumu yüz kızartıcı bulduğunu ifade etmiş.
    bakan yücel' e teklif ettiği kelimeler ise şunlarmış;

    pazar - gezgün

    pazartesi - ongun

    salı - işgün

    çarşamba - güçgün

    perşembe - koşgün

    cuma - yorgun

    cumartesi - bitgün

    ne diyeyim iyi ki kabul edilmemiş.*

  • mükemmel bir spiker eşliğinde izlenen maç. chedjou çalıma girdi topu kaybetti ama arkadan geldi chedjou topu kapmayı başardı ve chedjou'nun hatasını telafi etti. 2 chedjou ile oynuyor gs defansta

    edit: selçuk korneri kullanıyor diyor bir bakıyorsunuz korneği kullanan josue. adam sallıyor ya tutarsa diye. beyazlar selçuk, zenciler chedjou

  • jean michael seri'yi kötüleyeceksiniz bari fulham denen çöplük takım üzerinden yapmayın. adamlar geçen yıl 3 tane hoca değişikliğine gitti. üstelik o kadar kötü kadro kurulmuştu ki sonradan alınan babel bile bu takımda fark yarattı.

    sezona slavisa jokanovic ile başladılar. daha 10 hafta dolmadan paketlendi ve yerine raineri geldi. ligin son 10 haftası kaldığında da raineri'nin yerine 8 yıl fulham forması giyen scott parker'ı hoca yaptılar.

    takım championship'den bile zaten zar zor premier lige çıkmıştı ve slavisa jokanovic ile devam kararı aldılar. championship'te 1. olup direk yükselen wolwes'in tam 11 puan gerisinde 3. olan bir takımdı fulham. bu kadar sıkıntılı kadroya sadece jean michael seri alıp sanırım premier ligde kalınmayı beklemiyorsunuz. sonuç olarak fulham kadro mühendisliği sorunlu bir takımdı. üstelik premier lige yükseldiklerinde de kadroya ciddi derecede takviye yapmadılar. sonuç olarak premier ligde barınamadılar. üstelik takım hem kötü oynuyor hem de leblebi gibi gol yiyordu. fulham premier ligin en çok gol yiyen ve en az gol atan takımıydı. zaten böyle leblebi gibi gol yiyen bir takımın hücumu hiç bir zaman düzelmez çünkü arkayı sağlama almadıktan sonra istediğin kadar gol at. -47 averaj ile küme düşen bir takımda elbette bencil oyuncular değerine değer katardı. ama jean michael seri o bencillikte bir adam değil. o yüzden de fulham macerasını çok fazla kıyaslamamak lazım. hastalığı ya da başka etkenlerde bu konuda çok etkili olmamıştır. bozuk meyvelerin arasına sağlam meyveyi de koyarsanız sağlam meyvede bozulur. fulham'ın geçen yıl ki çöp kadrosuna messi'yi koysanız yine fark yaratamazdı. çünkü fulham izleyenleri kabız eden kötü bir takımdı.

    jean michael seri'nin en iyi dönemi de belhanda ile beraber oynadığı 2016-2017 sezonuydu. belhanda ile beraber 10 gol 14 asist yaptı. iyi de bir ikili oluşturmuşlardı. ikisi de birbirlerine iyi ikame eden oyuncular. o yüzden jean michael seri'nin belhanda ile orta saha da çok iyi oynayacağını düşünüyorum. ayrıca orta sahaya bu iki oyuncunun arkasına mutlaka süpürücü bir defansif orta saha lazım. iki oyuncu da oynadıkları mevki itibari ile çok top kaybı yapacaklar. arkalarını toplayacak bir oyuncuya ihtiyaç var. burada ki arkadaşlar bu adamı fernando ya da yaya toure tarzı bir orta saha zannetmesin. bu adam ofansif orta sahadır.

  • e-posta gönderirken aklımıza son gelen şey karbon emisyonlarıdır ancak global olarak gönderilen e-postalar, fazladan 7 milyon araca eşdeğer karbondioksit emisyonuna neden olmaktadır.

    gönderdiğimiz her e-posta, görüntülenmek için elektrik kullanır. aktarım sırasında kullandığı ağ bağlantısı yine elektrik kullanır. ayrıca, e-posta internet üzerindeki yolculuğunda uğradığı her sunucu tarafından geçici olarak depolanır bu da bir miktar elektrik kullanımı demektir. tüm bunlara rağmen gönderdiğimiz bir e-posta, kağıt bir mektubu göndermenin sadece %1.7'si kadar enerji harcar. tabii gönderdiğimiz e-postaların sayısı mektuplara göre oldukça fazladır.

    tipik bir e-posta'nın iletilmesi için kullanılan elektrik, 4 gram karbondioksit emisyonundan sorumludur. e-posta'da eklenti olduğu durumlarda bu 50 grama kadar yükselebilir.

    spam e-postalar ise genelde sunucular tarafından iletilmeden önce engellenir ve sadece 0.3 gram karbondioksit emisyonuna neden olurlar.

    hesaplanan verilere göre veri merkezleri, her yıl dünyada tüketilen elektriğin %1'ini harcamaktadır. bu veri, google, facebook, amazon, ve microsoft gibi dev firmaların her geçen gün genişleyen veri merkezleri nedeni ile artma eğilimindedir.

    gönderilen 65 e-posta'nın karbondioksit emisyonu kabaca 1 km araba sürmeye eşdeğerdir. günümüzde ortalama bir kullanıcı, yıl boyunca sadece gönderdiği e-postalar nedeni ile ekstra 136 kilogram karbondioksit emisyonuna sebep olur. bu, araba ile yapılacak 320 km'lik yolculuğa eşdeğerdir. global olarak gönderilen e-postalar, fazladan 7 milyon araca eşdeğer karbondioksit emisyonuna neden olmaktadır.

    kişisel olarak e-posta kaynaklı karbon ayak izimizi ufaltmak için yapabileceğimiz birkaç şey mevcuttur. işe istenmeyen postalarımızı temizleyerek ve saklanmasına gerek olmayan e-postaları silerek başlayabiliriz. bunlara ek olarak, okumadığımız, ihtiyacımız olmayan news letter aboneliklerinden çıkmak da ufak da olsa bir fark yaratabilir.

    kaynak: science focus, green matters

  • ben de bazen pahalı olduğunu bile bile alamayacağım ürünlerin fiyatını soruyorum. geçen borusan otomotivde bmw x6 nın fiyatını sormuştum mesala. ayıp mı ? alamayacaksam bile kaça alamayacağımı bilmek hakkımdır.